Zekât vermekle yükümlü olan şahıs, elindeki zekâta tâbi olan malından kul haklarına müteallik borçlarını düşer. Hanefî mezhebinin umumi görüşüne gore ödeme günü gelmiş yada gelmemiş olan borçlar bu mevzuda aynı hükme tâbidir. Ancak Hanefîlerden bir kısım âlimlerin görüşüne gore, yalnız vadesi gelmiş olarak birikmiş ve alacaklısı tarafınca talep edilen borçlar düşülür; hemen hemen ödeme günü gelmemiş olan borçlar düşülmez. Zira bu tür veresiye borçlar çoğu zaman alacaklıları tarafınca istenmez; ödeme günü gelmiş olan borçlar istenir (Kâsânî, Bedâî’, II, 6).
Şâfiî mezhebinin ünlü olan görüşüne gore ise hiçbir borç, zekâta tâbi olan malların hiçbirisinden düşülmez, dolayısıyla borçluluk hâli zekât vermeye engel değildir (Nevevî, el-Mecmû’, V, 344).
Günümüzde ödeme planı uzun bir takvime bağlanmış olan ve ileriki yıllarda tertipli olarak ödenecek olan halk, TOKİ, birleşke, kredi türü borçlar, bütünüyle zekât malından düşülmemelidir. Zira bu ödeme takvimleri 10-20 senelik fazla uzun vadeleri kapsamakta ve insanoğlu bu borçları derhal o yılda ödeme durumuyla karşı karşıya kalmamaktadırlar.
Bu bakımdan ilgili kişinin elinde bulunan zekâta doğal olarak mallardan, yalnız “o zekât yılına ilişkin olan birikmiş borçlar, vadesi o sene içinde dolmuş yada dolacak olan ve dolayısıyla o zekât senesi içinde derhal ödenmesi ihtiyaç duyulan borçlar” düşülmelidir. Zira zekât, senelik bir ibadettir.
Kaynak: Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı
Havâic-i asliyye (aslî gereksinimler) nedir? 2021
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.